Anadoluda İslâm, Tasavvufla ve Edebiyatla Yayılmıştır
Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız, Antalya Valiliği, Antalya Büyükşehir Belediyesi, Akdeniz Üniversitesi, Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Antalya Mevlevihane Müzesi tarafından ortaklaşa düzenlenen “Antalya Mevlevîhânesi İrfan Meclisi” programında ‘Edebiyat ve Hayat’ başlıklı söyleşi gerçekleştirdi.
Selçuklular ve Osmanlılar zamanında dönemin şartları gereği okuryazarlık oranının düşük olduğunu vurgulayan Rektörümüz Yıldız, “Fakat o dönemin medreselerinde ve tekkelerinde eğitim alarak yetişen büyük şahsiyetlerden her biri birer ekol yani okul konumundadır ve halk üzerinde ilim ve irfan bakımından çok etkili olmuşlardır. Ahmed-i Yesevî’den başlamak üzere Hz. Mevlânâ, Yunus Emre, Seyyid Nesîmî, Kadı Burhaneddin, Niyâzî-i Mısrî gibi öncü kişiler hep birer okuldur, mekteptir. Türklerin hâkim olduğu bütün coğrafyada halk, dinini, İslâm’ını, kitabını, Kur’ân’ını, Allah’ını, Peygamberini hep bu yüksek şahsiyetlerin tasavvufî yaşantılarından ve edebî ürünlerinden öğrenmiştir” dedi.
“İslam, Tasavvuf ve Edebiyat Yoluyla Öğrenildi”
Kur’an’ın ilk Türkçe mealinin 19. yüzyılın sonunda yazıldığını, ilk hadis kitabının Cumhuriyet’ten sonra Türkçeye çevrildiğini, bilinen ilk Türkçe Fıkıh kitabının Osmanlı’nın son döneminde yazılan Mızraklı İlmihal olduğunu ve bilinen ilk Türkçe tefsir kitabının da yine son dönemde yaşayan Sivaslı Mehmed Efendi’ye ait olduğunu dile getiren Yıldız sözlerini şöyle sürdürdü: “Medreselerde bu ilimler az sayıdaki ilim talebesine elbette okutulmaktaydı; ama Arapça olarak. Halk ise Arapçayı bilmiyordu. İşte Türkçe konuşan halkın yaşadığı Ortaasya’dan, Anadolu’ya ve Balkanlar’a kadar bütün geniş coğrafyada Türkçe bir Kur’an meslinin olmadığı, Türkçe tefsir, hadis, fıkıh ve akaid kitaplarının bulunmadığı bir ortamda insanlar, İslâm’ı tasavvuf ve edebiyat yoluyla öğrenmiş ve yaşamışlardır.”
“Tasavvuf ve Edebiyata Dair Çok Şey, Anadolu Halkının Kullandığı Dile Yerleşmiştir”
Tasavvuf ve edebiyata dair pek çok unsurun Anadolu halkının gündelik hayatta kullandığı dile ve deyimlere kadar yerleştiğine dikkat çeken Yıldız, bunlarla ilgili örnekler de verdi: “Mesela ‘işi altmış altıya bağlamak’ deyimi vardır. Altmış altı, ebced hesabıyla “Allah” isminin karşılığıdır. Dolayısıyla bu deyim, “işi Allah’a bağlamak” demektir ki bu, temel bir inanç ve ahlak ilkemiz olan her işte yalnızca Allah’a güvenip dayanmanın bir ifadesidir. ‘Haydan gelen huya gider” sözü de böyledir. Hay, yani diri olan da Allah’tır; Hû, yani o da Allah’tır. Bu, Kur’an’daki ‘Muhakkak ki biz hepimiz Allah’a aitiz ve yine muhakkak ona döneceğiz’ âyetinin de tercümesidir. Hz. Mevlânâ, Yunus Emre, Niyâzî-i Mısrî ve benzeri sûfîlerin eserlerine baktığımızda, şiirlerinin içine âyet ve hadis meâllerini ustalıkla serpiştirdiklerini, hatta bazen kelime kelime alıntı yaptıklarını, eserlerinde anlattıkları hikâyeler ve kıssalarla dini öğrettiklerini görürüz. İşte Anadolu insanı, dinini diyanetini, mutasavvıfların bu edebî ürünleri aracılığıyla doğru bir şekilde öğrenmişlerdir. Geleneğimizde tasavvuf ve edebiyat, hayatla bu kadar iç içeydi. Diğer tekkeler gibi Mevlevîhâneler de dinin, tasavvufun ve edebiyatın öğretilip yaşandığı ve halka aktarıldığı önemli merkezlerdendir. Bugün de Antalya Valiliği ve Akdeniz Üniversitesi öncülüğünde Antalya Mevlevîhânesi’nde gerçekleştirilen bu tür etkinlikler, edebiyatın, sanatın ve tasavvuf irfanının, tarihimizde olduğu gibi tekrar hayatımıza en güzel şekilde yansımasına vesile olacak çok değerli çalışmalardır. Emeği geçenlere müteşekkiriz.”
“Kar Yağıyor” Şiirini Okudu
Şiir dalında birincilik ödülü bulunan, toplam beş şiir kitabı ile deneme ve araştırma türünde yirmiden fazla esere imza atan ve şiirlerinden bir kısmı bestelenen Prof. Dr. Alim Yıldız, söyleşinin sonunda kendi yazdığı “Kar Yağıyor” adlı şiirini okuyarak Mevlevîhânenin ruhuna uygun unutulmaz duygusal anların yaşanmasına da vesile oldu.