Sivas’ta 5.’si düzenlenen Kitap Günleri kapsamında ’Şehrin Kitabı, Kitabın Şehri’ konulu panel düzenlendi.
Her gün bir yazarın kitapseverlerle buluştuğu Buruciye Medresesi’nde düzenlenen panele Vali Davut Gül, Adalet Komisyonu Başkanı Mehmet Burçin Çetinkaya, Şair/Yazar Beşir Ayvazoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ali Taşkın, Prof. Dr. Mehmet Çimen, Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Özaydın, kurum müdürleri ve çok sayıda davetli katıldı.
Oturum Başkanlığını Üniversitemiz Genel Sekreter Vekili Doç. Dr. Hakan Yekbaş’ın yaptığı Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız, Milli Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz’ın Danışmanı İbrahim Yasak, Eğitimci Yazar Mehmet Şarkışla ve Yazar Haluk Çağdaş’ın konuşmacı olarak katıldığı panelde Rektörümüz Prof. Dr. Ali Yıldız, Sivas’ın kadim bir şehir olduğunu ve Sivas’la ilgili 2002 yılından bu yana yazılar yazdığını ifade etti. Rektör Prof. Dr. Yıldız konuşmasının devamında, “Şehirle ilgili yazarken, şehrin yazılması gereken değer ve şehirle ilgili yazılması gereken birileri varsa yazabilirsiniz. İki önemli şey söyleyebilirsiniz. Şehrin kitabına yazılanlar ve şehrin kitabını yazanlar. Bizler şimdiye kadar bu değerler üzerine çalışmalar yaptık. Sivas 13. yüzyıldan itibaren günümüze kadar çok önemli değerler yetiştirmiş kadim bir şehir. Doğuyu batıya, kuzeyi güneye bağlayan yollar üzerine kurulan bir şehir. Eğer tarihte baktığımıza zaman doğudan gelen ordular Sivas’ı geçmişse Anadolu gitmiştir. Batıdan gelen ordularda Afyon’u geçmişse yine Anadolu gitmiştir. Bu açıdan çok önemlidir. 14. yüzyılda edebiyata baktığımızda 3 büyük şair görürüz. Bunlardan birisi Ahmed-i, diğeri Kadı Burhaneddin üçüncüsü de Nesimi’dir.” Diyerek üç büyük şairin özelliklerinden bahsetti. Kadı Burhaneddin ve Ahmed-i’nin Sivaslı olduklarını ifade eden Rektör Prof. Dr. Yıldız, “ne yazık ki Ahmed-i’ye Sivaslı olduğu yolunda bir sahip çıkılmışlık şuana kadar olmadı. Ahmed-i ile ilgili yazılara baktığımızda ilk mevlit yazarımız. Aynı zamanda Osmanlı tarihini ilk yazan kişidir.” ifadelerine yer verdi.
Milli Eğitim Bakanı Danışmanı İbrahim Yasak ise Oturum Başkanı Doç. Dr. Hakan Yekbaş’ın Sivas’ta Mısmıl ne demek olduğunu ve ne anlama geldiği sorusuna cevaben konuşmasını şu şekilde sürdürdü. Irmakların ve suların bir şehirden geçmesi durumunda şehre hayat verdiğini ifade ederek, “İnsanlar 4 ana unsurdan oluştuğuna, şehirlerinde insanlar gibi olduğuna göre ve şehirlerin içinde ırmakların, suların var olması onlarla birlikte yaşaması muhakkak ki çok önemlidir. Bizler yakın geçmişimize baktığımız zaman ne yazık ki bu şehirden geçen ırmaklarımızı ne kıymetini bilebilmişiz, nede değer vermişiz ve nede onlarla birlikte yaşayabilmesini birlikte sürdürebilmişiz. Bu bizim için özellikle son dönemlerimizde çok acı bir gerçek. İşte Mısmılırmak’ta bu şehrin içinde üzeri betonlarla gömülmeyen, hapsedilmeyen yerin altında korunup insanlardan uzaklaştırılamayan bir varlıklarımızdan birisi. Son dönemde çevrecilik baskısıyla belki yeni dönem belediye anlayışıyla kurtarılşan ırmaklarımızdan biri.” şeklinde konuştu.
-Mısmıl Temiz Anlamındadır-
İbrahim Yasak konuşmasının devamında Mısmıl’ın isminin Mısmıl olması temizlik anlamında helal anlamında kullanılması da mümkün. Mısmılırmak bu şehrin, bizden önce Bizanslıların, onlardan önce Hititlilerin 2000 yıla yaklaşan bir geçmişi olan bu coğrafyadaki insanların yerleştiği günden bugüne kadar su ve ırmakla beraber yaşadığı ırmaklardan birisidir.” dedi.
Yazar Haluk Çağdaş ise konuşmasında Sivas’ın Hitit, Roma, Bizans Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde oldukça önemli bir yerleşim merkezi olduğunu ifade etti. Sivas’ın bir dönem devlet merkezi olduğu için ticari, iktisadi ve kültürel açılardan da önemli bir düzeye ulaştığını ifade eden Çağdaş, “13. yüzyılda yabancı tüccarların dolaştığı ve dünyanın her yerine kervanların çıktığı bir ticaret merkezidir. Seyahatnamelerde şehrin kadim tarihine ışık tutacak çok önemli kayıtlar vardır. Katip Çelebi seyahatnamelerinde şehrin kırk mahalleye ayrıldığını
dört bin 600 evin olduğu,18 hanın olduğu, Ulu Cami civarındaki bedestanda bin civarında dükkanın olduğu ayrıca muhtelif sayıda çeşme ve hamamların varlığından bahsetmiştir.
Değişik kaynaklarda ise şehrin farklı giriş kapılarının olduğu ve şehrin surlar içinde iki iç kale içinde kaldığı, içinden de bir ırmağın geçtiği anlatılır. 14. yüzyılda Sivas Kadı Burhaneddin devletinin merkezi olmuştur.” şeklinde konuştu.
Panelde son olarak konuşan Eğitimci Yazar Mehmet Şarkışla ise bir şehri anlarken medeniyet birikimine ve batıklarını ifade ederek, “biz 50 yıl veya 100 yıl önceden kaybettiğimiz şeyleri şimdi telafi etmeye anmaya başlıyoruz. Geçmiş olsun o iş geçti. Geçmişten tevafüz ettiği değerlerden neleri muhafaza etmiştir bu şehir, geleceği planlarken neleri tasavvur etmiştir bunlara bakarız. Sivas ve benzer kadim Anadolu şehirlerin hepsine bakılırsa 50 sene evveline kadar bir rüya iklimi gibi bizim hayata nasıl katılmak istediğimizi yansıtan sivil mimari dokusu vardır. Gerçekten rüya şehirlerdir bunlar. Bu mimari abideler ebediyete nasıl kalmak istediğimizi ortaya koyar. Bunlar hayırseverlerin ve devlet erkânının anlayanın yaptırdığı mabetlerdir. Önemli olan bizim mahallede çarşıdan geçerken nasıl bir hayat yaşamak istediğimiz. Bizim mimarimiz aslında ahlakımızın yansımasıdır. Çünkü ahlâk topluma katılış tarzıdır.”ifadelerine yer verdi.
Panel sonunda Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Özaydın Panel yöneticisi Üniversitemiz Genel Sekreter V. Doç. Dr. Hakan Yekbaş’a, Adalet Komisyonu Başkanı Mehmet Burçin Çetinkaya konuşmacı İbrahim Yasak’a, Yazar Beşir Ayvazoğlu konuşmacı Mehmet Şarkışla’ya, Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Cafer Kelkit ise konuşmacı Haluk Çağdaş’a günün anısına Sivas Kongre binası kabartmalı belge takdim ettiler.
Eylül
2016