Üniversitemiz Kültür Merkezi’nde gerçekleşen panele Rektör Prof. Dr. Faruk Kocacık, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Erkul, Eğitim Fakültesi DekanVekili Prof. Dr. Hüseyin Sarı, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Yüksel, Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rauf Amirov, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Demirci, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Fikret Ergüngör, CÜ Genel Sekreter V. Prof. Dr. Ömer Poyraz, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
Oturum Başkanlığını Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Okutman Ergün Tarıkahya’nın gerçekleştirdiği panelde CÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Kubilay Gül ”Osmanlı Devletinde halkın yönetime katılmaya başlaması Meşrutiyetin ilanı ile olmuştur. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte, üyelerini halkın seçtiği Meclis-i Mebusan ve padişahın atadığı kişilerden oluşan Meclis-i Ayan kurulmuştur. Fakat yönetimde son söz sahibi yine padişahtır. Ayrıca meclisi kapatma ve tatil etme yetkisi de kendisindedir. Yani oluşturulmaya çalışılan meşruti yönetim padişahın gölgesi altındadır. 93 Harbinin kaybedilmesini meşrutiyet yanlılarına bağlayan II. Abdulhamid, meclisleri tatil etmiştir. Yaklaşık 30 yıl süren bu devir istibdat yani baskı devri olarak adlandırılmıştır. Bu dönem içerisinde özellikle ülke dışında bulunana Osmanlı Aydınları gizli çalışmalara yürüterek padişahı meşrutiyeti yeniden ilan etmesi için baskı altına almaya gayret etmişlerdir. 1908 yılında çabaları sonuç vermiş ve Meşrutiyet yeniden ilan edilmiştir. I. Meşrutiyet'ten dersler çıkaran aydınlar, II. Meşrutiyet'te daha dikkatli davranmışlardır. Bunun neticesinde padişahın yetkileri daha fazla kısıtlanmıştır.” Dedi.
Yrd. Doç. Dr. Gül konuşmasının devamında; “Bu gelişmelere rağmen Osmanlı Devleti'nin durumunun kötüye gitmekte olduğu aşikârdır. Pek çok aydın ülkeyi kurtarmak için neler yapılabileceğini düşünmektedir. Mustafa Kemal de bu aydınlardan birisidir. Osmanlı Devleti'nin son aydınları Türkiye'nin ilk aydınlarıdır. Osmanlı Devleti'nin düştüğü durumdan dersler çıkarmışlar ve yeni kurulan devletin aynı hatalara düşmemesine gayret etmişlerdir. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıktığı ilk günden itibaren "Milli İrade" vurgusu yapmıştır. Milli İradeyi hâkim kılma fikri, Milli Mücadele boyunca gelişmiş, yerleşmiş ve 29 Ekim 1923'de Cumhuriyetin ilanı ile tamama ermiştir.” Şeklinde konuştu.
Panelde Atatürk İlkeleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Okutman A. Necip Günaydın ise Cumhuriyet ve Demokrasi kavramlarının farklılıklarına değinerek “Türkçenin resmi dil olduğu Cumhuriyet’in ilanı ile gelmiş bir kavram değildir. Çok uluslu Osmanlı Devleti’nde devletin resmi dilinin Türkçe olduğu açık bir şekilde ifade edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin adı bile netleşmemişti. Gördüğümüz gibi bir anayasa paketi Cumhuriyeti beraberinde getirdiği kurumlar anayasal ifadesini bulmuş, böylece Cumhuriyet ilan edilmiş oldu. Çocukluğumuzda şöyle hatırlıyoruz; Atatürk Cumhuriyeti ilan etti, 101 pare top atıldı, böylece Cumhuriyet ilan edilmiş oldu. Yani Cumhuriyet bir kuru ilandan ibaret değil, 91 yıl boyunca yaşadığımız bir Cumhuriyet şeklini birlikte getirmiş oluyoruz.” Dedi.
Okutman Günaydın “Bir uyruk olma kavramı vardır. Biz Cumhuriyet ile birlikte anayasal vatandaşlığa geçtik. İnsan şeref ve onuru için çok önemli bir şeydir bu. İmparatorluk kültüründen milli kültüre, aynı zamanda milli vatan kavramına geçtik. Krallar hata yapmaz kültüründen geldik. Vatandaşla yaşam karşısında eşitliğe ve düşünmesine yönelik ortam hazırlandı.” İfadelerine yer verdi.
Panel Başkanı Okutman Ergün Tarıkahya ise Demokrasi kavramından bahsederek halkın halk tarafından halk için yönetimi olduğuna dikkat çekti. Okutman Tarıkahya “Eski Yunancada ‘Demos’ halk ve ‘Kratos’ otorite demektir. İkisinin birleşmesinde Demokratia sözü meydana gelir. Buna göre Demokrasi halk idaresi anlamındadır. Çağdaş anlamda demokratik rejim denildiğinde yönetenlerin yönetilenler tarafından seçimi anlaşılır. Günümüzde demokrasi bilimsel ile akılcı bir tutuma dayanan dünya anlayışı; hukuka, özgürlüğe ve kişinin onuruna değer veren eşitlikçi bir yönetim şeklidir.” Dedi.
Demokrasiye farklı Atıfların çoğunluğun yönetimi ile gerçekleştiğini ifade eden Okutman Tarıkahya, “Azınlık haklarını güvenceye alan yönetim; fakirin yönetimi, sosyal eşitsizliği yok etmeye çabalayan yönetim, fırsat eşitliği sağlamaya çalışan yönetim, kamu hizmetinde bulunmak için halkın desteğine dayanan yönetim.” Şeklinde konuştu.
Demokrasinin temelinde insan haklarının olduğunu belirten Okutman Tarıkahya konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “ Fransız insan ve yurttaş bildirgesi ile özgürlük, eşitlik, adalet, ulusçuluk gibi kavramlar tüm dünyaya yayıldı. Osmanlı Devleti’nde Kanuni Esasi ile insan haklarında önemli gelişmeler oldu. Halk ilk defa yönetime katıldı. İnsan hakları evrensel beyannamesiyle, insan hakları tüm dünyada hızla yayılmaya ve korunmaya başladı. Avrupa insan hakları sözleşmesiyle Avrupa devletleri de insan hakları için önemli bir adım attı.” İfadelerine yer verdi.
Panel, Rektör Prof. Dr. Kocacık’ın konuşmacılara günün anısına verdiği plaket takdimi ile son buldu.
Kasım
2014