Üniversitemiz Tıp Fakültesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sebila Dökmetaş ve Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih Kılıçlı Diyabet hastalarının Ramazan ayında daha dikkatli olmaları gerektiğini söyleyerek Diyabetle ilgili merak edilen tüm soruları cevaplandırdılar. Diyabetik hastalarının oruç tutmaları ve diyetleri hakkında bilgi veren Dökmetaş ve Kılıçlı, vatandaşlara uyarılarda bulunarak dikkatli olmaları söylediler. Prof. Dr. Sebila Dökmetaş ve Yrd. Doç. Dr. Fatih Kılıçlı “Diyabetik hastalar oruç tutup tutamayacaklarının kararını asla kendileri vermemelidir. Oruç tutmadan önce mutlaka kontrollerini yaptırmaları gerekmektedir ve kullanmış oldukları ilaçların özelliklerini çok iyi bilmelidirler. Şunu çok net olarak söylemeliyiz ki çoklu insülin tedavisi alan hastalar oruç tutamaz. Günde 1 kez alınan bazal insülin kullanan hastalar eğer pankreası uyarıcı ilaçlar almıyorlarsa, kan şekerleri kontrol altındaysa ve oruç tutmasını engelleyecek ek hastalıkları yoksa oruç tutmaları önerilebilir ancak bu hastalarda da sıkı kan şekeri takibi yapılmalıdır. Oruç tutan bir diyabetlide kan şekeri 60-70mg/dl’nin altına düşüyorsa veya 250-300 mg/dl’nin üzerine çıkıyorsa vakit geçirmeden hastaneye başvurmalıdır. Bu tip acil vakalarla Ramazan ayında çok fazla karşılaşıyoruz. Hastalar doktorları tarafından değerlendirildiklerinde eğer oruç tutmaları için sakınca görülmezse iftar ve sahurda çok fazla yemek yememeleri konusunda uyarılmalı bu dönemlerde glisemik indeksi yüksek yiyeceklerden kaçınmaları gerektiği hatırlatılmalıdır. Bu önerilerle uyulmazsa öğün sonrası ciddi kan şekeri yükselmeleri olabilir. Bu hastalar iftar ve sahur yemeklerindeki miktarları azaltıp o dönemde yemeyi planladıkları yiyecekleri saat 22-23 gibi bir zaman diliminde alabilirler. Ayrıca yaz mevsimi olduğu için yeterli sıvı alımı konusunda da uyarılmalıdırlar” şeklinde konuştular
Prof. Dr. Sebila Dökmetaş Diyabet hastalarının yarısının hastalıktan haberlerinin olmadığını vurguladı. Diyabet ve sıklığı konusunda bilgi veren Dökmetaş “Diyabet kan şekeri yüksekliği ile karakterize akut ve kronik komplikasyonlarla seyreden bir hastalıktır. Akut komplikasyonlar arasında hipoglisemi dediğimiz kan şekerinin normal düzeyin altına düşmesi ve şekerin yüksekliğine bağlı ortaya çıkan hiperglisemik komalar vardır. Kronik komplikasyonlar ise gözde, böbrekte, kalp ve beyin damarlarındaki hasarlara bağlı ortaya çıkar. Diyabet sıklığı ülkemizde % 13,7’dir ve son 12 yılda diyabet sıklığı %90 oranında artmıştır. Yaş arttıkça diyabet sıklığı da artmaktadır. Yaklaşık olarak ülkemizde 10 milyon, Sivas’ta ise 50 bine yakın diyabet hastası vardır ve ne yazık ki bu hastaların yarısı hastalıklarının farkında değildir” dedi. Diyabet hastalarının yarısının neden hastalıklarının farkında değiller ve bu farkındalık nasıl artırılabilir sorusunu cevaplayan Profesör Dökmetaş “Diyabet bazı hastalarda ağız kuruluğu, kilo kaybı, çok yemek yeme, çok su içme sık idrara çıkma gibi semptomlarla tanı alabilir ama hastaların bir kısmı da semptomsuz olabilir, işte bu gruptaki hastalarda tanı koymada gecikmeler olabiliyor. Bu gecikmelerin önüne geçmek için aralıklı kan şekeri ölçümleri yapılmalıdır. Eğer 45 yaşından büyükseniz lütfen kan şekerinizi ölçtürün sonuç normal olsa bile 3 yılda bir kan şekeri ölçümü yaptırın. Eğer diyabet için riskli gruptaysanız 45 yaşını beklemeden kan şekerinizi ölçtürmelisiniz. Riskli grup: Fazla kilolu (170 cm bir erkek 73 kg’dan fazla-160 cm bir bayan 64 kg’dan fazla) veya obez ise
· Ailesinde diyabet hastası olanlar
· 4 kg üzerinde bebek doğuranlar veya gebelikte şeker hastalığı olanlar
· Daha önceki testlerinde BGT (Bozulmuş glikoz toleası) veya BAG ( Bozulmuş açlık glikozu) olan hastalar
· Hipertansifler
· Kan yağlarında yükseklik olanlar
· PKOS olan kadınlar
· Kalp-beyin ve ayak damarlarında tıkanıklıklar olan hastalar
Eğer hastalar risk grubundaysa kan şekeri normal bile olsa senede bir kez kan şekeri kontrolü yapılmalıdır” dedi.
Gizli şeker ve şikâyetleri hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Sebila Dökmetaş “Diyabet klasik semptomları olmadan uzun bir süre önce çıkar. Diyabetin semptomatik dönemi buzdağının sadece görünen kısmıdır. Hastaların şikâyetinin olmadığı ama organ hasarlarının görüldüğü bu döneme gizli şeker diyoruz. Kendine has bazı bulgular görülebilir. Burada hipoglisemi adını verdiğimiz şeker düşmeleri de görülebilir. Bunun nedeni insülin salınımında bozukluk olmasıdır. Buna bağlı olarak öğün aralığı kısalır. Normal bir öğün aralığı 4.5-5 saat iken 2.5-3 saate iner. Bu nedenle sık acıkma atakları olur. Hızlı yemek yeme, açlık halinde sinirlilik, soğuk terleme, tatlı krizi, zaman zaman ağır yemek yiyince uyku ve yorgunluk hissi, bazen uykudan uyanıp mutfakta bir şeyler yeme gibi şikâyetleri olabilir. Gizli şeker tanısını koymanın tek yolu şeker yükleme testidir” şeklinde konuştu. Diyabet tedavisi hakkında bilgi veren Prof.Dr. Dökmetaş ve Yrd. Doç. Dr. Kılıçlı, Diyabet tedavisinin bireysel olduğunu Eğitim, diyet, egzersiz ve ilaç tedavisinden oluştuğunu ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Fatih Kılıçlı “Eğitim : Hastaya hastalığının ne olduğu anlatılmalıdır. Nelere dikkat etmesi gerektiği, hangi sıklıkta evde kan şekeri kontrolü yapılması gerektiği, hangi aralıklarla doktor kontrolünde değerlendirmesin yapılması gerektiği, ilaçları ne zaman kullanması gerektiği, egzersizin hangi durumlarda yapılmaması gerektiği, şeker düşmesinin ne olduğu, hangi belirtilerin görülebileceği bu durumda neler yapması gerektiği ayrıntılı bir şekilde anlatılmalıdır. Diyet: Diyabet tedavisinin olmazsa olmazıdır. Diyabetikler 3 ana 3 ara öğün almalıdırlar ve öğün aralıkları 2.5-3 saat arasında olmalıdır. Glisemik indeksi yüksek olan gıdalar kan şekerinin hızla yükselmesine neden olurlar. Bu gıdalar arasında sofra şekeri, reçel, bal, pekmez, hazır meyve suları, pasta, kek, tatlı, şekerli bisküvi, çikolata, helva gibi besinler bulunmaktadır. Bu tip yiyecekler yerine glisemik indeksi düşük olan kuru baklagiller, bulgur, sebze ve meyveler gibi yiyeceklere daha fazla ağırlık verilmelidir” dedi.
Diyette diğer dikkat etmemiz gerekenler ise posalı yiyeceklerin alınmasıdır.
Bölüm Öğretim üyeleri Prof. Dr Sebila Dökmetaş ve Yrd. Doç. Dr. Fatih Kılıçlı “Posalar aslında iki tiptir. Birincisi suda erimeyen posalardır. Bu özellikle buğday kepeğinde bulunur ve barsaktan geçişi hızlandırır. İkincisi ise suda eriyebilen posa içeren yiyeceklerdir. Bunlar arasında elma, greyfurt, limon, portakal, yulaf kepeği, kuru baklagiller ve birçok sebze bulunur. Bu suda eriyen posalı yiyecekler mide boşalmasını geciktirir, karbonhidratların sindirimini yavaşlatır ve kan glikoz düzeyinin yükselmesini önler”
Tatlandırıcıları kullanmak güvenlimi, kimler tatlandırıcı kullanmamalıdır?
Günlük makul sınırlar içinde kullanıldığında hiçbir sakıncası olmadığını dile getiren Dökmetaş ve Kılıçlı, “Daha önceleri mesane kanseri yaptığına dair iddialar ortaya atılmıştır ancak bunu destekler tıbbi veriler yoktur ve günümüzde tüm dünyada yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bir hususa çok dikkat edilmelidir ki oda fenilketonürili hastaların aspartam içeren tatlandırıcıları kullanması kesinlikle yasaktır. Ayrıca gebe kadınlarda sakarin kullanımından uzak durmalıdırlar” şeklinde konuştular.
Diyabetik hastaların Ramazan ayında oruçluyken yapılması gereken egzersiz hareketler hakkında da bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Fatih Kılıçlı
“Her diyabetlinin yapabileceği bir egzersiz mutlaka vardır. Hangi egzersizi yapacağına doktoruyla birlikte karar vermelidir. Egzersize başlamadan önce kontrolleri yapılmalıdır, egzersiz yapmasına mani olacak durum yoksa sonra başlanmalıdır. Aerobik egzersizlerle başlanmalıdır. Bunlar arasında yürüyüş, jogging, bisiklete binme, yüzme bulunmaktadır. Kısa sürelerle başlanmalı ve yavaş yavaş süre artırılmalıdır. Hedef süremiz en az haftada 3 kez ve 30 dk’dan fazla olmalıdır. Diyabetli hastaların aç karnına egzersiz yapmaları önerilmez. Egzersiz için en uygun zaman öğünlerden 1-2 saat sonrasıdır. Egzersiz öncesi kan şekeri 100 mg/dl’nin altında veya 240 mg/dl’nin üstünde olmamalıdır. Egzersiz sırasında aktif olarak kullanılacak vücut bölgesine insülin yapılmamalıdır. Örnek olarak futbol oynanacaksa bacağa, cam silinecekse kola insülin enjeksiyonu yapılması doğru değildir. Egzersizi eğer ramazan ayında nasıl yapalım diye bir soru gelirse benzer öneriler bu dönem için de geçerli, kesinlikle aç olarak egzersiz yapılmamalıdır” dedi.
Tatil dönemi olduğu için tatile çıkacak diyabet hastaları içinde önerilerde bulunan Öğretim Üyesi Kılıçlı, “Tatil süresi uzunsa tatile çıkmadan mutlaka kontrollerini yaptırmalarını ve tatil süresince yeterli olacak ilaçları temin etmelerini öneririm. Diyabetlilere ilaçlarının ve insülinin bulunduğu çantayı kesinlikle bagaja vermemelerini öneriyoruz. Bagaj ısısı insülinlerin ve ilaçların saklanması için uygun değildir, ayrıca bagaja verilen çantanın kaybolma olasılığı da göz ardı edilmemelidir. Hasta diyabetli olduğunu belirten bir kart taşımalı. Uzun bir uçak veya otobüs yolculuğu yapılacaksa 2-3 saatte bir yürümelidirler. Hastalar ara öğünleri için yanlarında mutlaka yiyecek bulundurmalıdırlar” şeklinde konuştu.
Diyabet tedavisinde köklü bir çözüme ulaşılabilir mi sorusuna yanıt veren Prof. Dr. Dökmetaş ve Kılıçlı,
“Pankreas nakli, pankreas adacık nakli ve kök hücre ile ilgili çalışmalar yapılıyor ancak şuana kadar köklü bir çözüme kavuştuk denemez. Endokrinologlar yoğun bir şekilde bu konu üzerinde çalışıyorlar. Önümüzdeki on yıllarda daha ileri gelişmeler olabilir. Hep birlikte bekleyip göreceğiz” dediler.
Ağustos
2011